Takva ve Masiyete Açılan Kapı; KALP
Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam O’nun Resulüne (sav) ve O’nun pak ailesinin üzerine olsun.
Allah’ a kulluk yolunda insanoğlu inişli çıkışlı süreçlerden geçer. Bazen masiyetlerin /günahların karalığında kaybolur. Bazen de kulluğun zirvesini yaşar. Döngü sürekli bu iki hal arasında olur.Bu bizim yaratılışımızla alakalı bir durumdur. Her şeyi yoktan var eden Rabbimiz insanoğlunu yarattığı zaman hem kendine itaate hem de kendine isyana meyyal olarak yaratmıştır.
Rabbimiz şöyle buyurmuştur: ‘’Nefse hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene andolsun’’ (Şems,8)
İnsanoğlu bu gerçek ile yaşamayı öğrenmelidir. Öğrenmelidir ki, günaha düştüğü zaman bu halin devam etmeyeceğini tekrardan kulluk çizgisine dönebileceğini bilsin ve umutsuzluğa kapılmadan tövbe etsin. Aynı şekilde kulluğunu en güzel şekilde yaşayan kişi de her an günaha düşebileceğinin farkında olsun ki o hali kendisini gevşekliğe ve kibre sevk etmesin. Çünkü, insan o ameli kendisine nasip eden Allah ‘ı unutur ve kendi bilgi ve becerisi sayesinde yaptığını düşünmeye başlar ki, bu da kibirdir.
Yahut o amel zamanla kendisinde monoton bir hale gelebilir. Artık amelde gevşeklik göstermeye başlar.
Rabbimiz Şems suresinin sonraki ayetlerinde şöyle devam ediyor: ‘’ Nefsini arındıran kesinlikle kurtuluşa ermiştir. Onu (küfür ve masiyetle) örtüp gizleyende kesinlikle zarar etmiştir. (Şems,9-10)
Takva ve fücura meyyal olan nefsi arındırmak veya masiyetlerin içerisinde bırakmak biz insanların çabasına ve gayretine bırakılmıştır. Nefsimizi ya arındırma çabasında olacağız ya da günahın karanlıklarında bırakacağız.
İşte bu yol ayrımında önümüze Numan bin Beşir’den (ra) rivayet edilen şu hadis çıkıyor.
Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa bütün vücut iyi olur, bozulursa bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (Buhari,Muslim)
(Buhari,Muslim)
Yine bu minvalde Ebu Hureyre’nin (r.a) şu sözünü hatırlayalım: “Kalp vücutta hükümdardır. O iyi olursa askerlerde iyi olur. O kötü olursa askerlerde kötü olur.”
Neden ilk olarak karşımıza bu hadis çıktı diye sorulduğunda, şöyle açıklayabiliriz;
Yukarıda okuduğumuz ayetlerde nefsin takvaya ve masiyete meyyal yaratılması bizde var olan kalp sebebiyledir. Çünkü kalp mana olarak ‘’değişen, dönen, çevrilen’’ anlamlarına gelir. Bu sebeple kalp itaat ile isyan arasında sürekli hal değiştirir. Bizlerde buna hayatımızın her anında şahitlik ederiz. Bazı zamanlar gelir, günahlarımız bizi yutacak gibi olur, bazı zamanlar gelir, yaptığımız salih ameller sebebiyle içimiz huzur dolar, bütün hüzün ve kederden kurtuluruz. Her insan ömrünü, hüzün ve kederden uzak sürekli içinin huzur dolacağı salih amellerle geçirmek ister. Bu da kalbin İslam üzere sabit kalmasıyla alakalıdır.
Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: ‘’ Ey kalpleri eviren ve çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl ‘’ (Tirmizi,İbn Mace)
O halde kulluk hayatımızı en çok etkileyen organımız kalbimizdir. Kalp, amellerimizin ıslah olması için ilk başvurulması gereken organdır. Bizler sürekli kalbimizi kontrolden ve muhasebeden geçirmeliyiz. Bunu yapmayan kişinin kulluğunu düzeltmeye çalışması, günahlardan arınmak istemesi beyhude bir çabadır.
Sosyal hayatımızda, önemli bir konu üzerinde çalışma yapacağımız zaman veya herhangi bir sorunu çözmek istediğimiz de ayrıntıların içinde boğulmaktansa, meselenin özüne inersek sorun çok daha kolay çözülebilir. Yani sineklerle uğraşacağımıza bataklığı kurutmak problemleri kökten çözecektir. İşte kalpte böyledir. Amellerimizdeki sorunları, inişli çıkışlı dönemlerin sebebini başka yerde aramamalı kalbimize bakmalıyız. Çünkü kalp, organların hükümdarıdır.
O halde işe kalbimizi tanıyarak başlayalım.
İbnul Kayyum (rh) insan kalbini üç kısma ayırmıştır.
1. Sağlıklı kalp
2. Ölü kalp
3. Hasta kalp
1. Sağlıklı Kalp
Sağlıklı kalp kıyamet gününde sahibini kurtaran, felaha eriştiren kalptir. Rabbimiz şöyle buyuruyor: ‘’O gün ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah’a selim kalp ile gelenler(o günde fayda bulur) ‘’ ( Şuara,88,89)
Selim kalp, Allah‘ın emir ve yasaklarına aykırı her türlü istek, arzudan uzak duran, sadece Allah’a kulluk eden, şirkten kurtulmuş, sadece Allah’tan korkan, sadece O’nu razı etmeye çalışan, O’nu öfkelendirecek işlerden kaçınan, hayatının her alanında Peygamber (sav)’i örnek ve önder kabul eden, anlaşmazlıklarda O’nu hakem tayin eden, ibadetlerinde O’nun sünnetine tabi olan kalptir.
2. Ölü Kalp
Bu kalp türü ise sağlıklı kalbin tam zıddıdır. Bu kalpte manevi olarak hayat belirtisi yoktur. Rabbini tanımaz, emir ve yasaklarını bilmez. Ne helali helal, ne de haramı haram kabul eder. Hayatına nefsi arzuları yön verir. Bir nevi şeytanın emri altında çalışan, onun yönlendirmesiyle yaşayan varlıktır. Bu kalpte, Allah‘a şirk koşmak, O’nu inkar etmek, O‘nun indirdikleri ile alay etmek, gönderdiği Resulünü inkar etmek veya O’nun emirlerini hiçe saymak vardır. Sevgisi, dostluğu, düşmanlığı, korkusu nefsi arzularına göre şekillenir. Onun için geçici dünyalık zevkler ve çıkarlar her şeyden önceliklidir. Yapacağı iş, bu zevk ve çıkarlarına uyuyorsa o işi yapar aksi takdirde yapmaz. Onu hakka davet eden biri olduğunda, bu davetten yüz çevirir. O daveti duymamak için elinden geleni yapar.
Hakkı duyduğu zaman, aslan görmüş yaban eşeği gibi hemen kaçar. Ancak masiyete, küfre davet eden birini duyduğu zaman hemen icabet eder. Bütün benliği ile onun peşinden gitmek için çabalar. Tabi böyle bir hayatın neticesi ahirette büyük bir pişmanlık olacaktır.
‘’O gün, (dünyada iken) haktan sapmış kişi ellerini ısırarak şöyle diyecektir:’ Keşke peygamberle birlikte aynı yolda olsaydım! Eyvah! Keşke falancayı dost edinmeseydim! Meğer bana uyarıcı geldikten sonra o dost bildiğim kişi bu mesajdan beni saptırmış! İşte şeytan insanı böyle çaresizlik içinde yapayalnız bırakır’’ (Furkan,25/ 27-29)
3) Hasta Kalp
Bu kalp yaşayan, fakat hastalık taşıyan kalptir. Hayat belirtileri var ancak günah, masiyet, fısk, fücur gibi hastalıkları da içinde barındırır. Ondaki canlılık belirtileri takvaya uygun yaşaması, hastalık belirtileri ise günahlara dalıp gaflet içinde yaşamasıdır. Bazen sağlıklı kalp olma yolunda ilerler bazen ölü kalbe doğru meyleder. Hangisi baskın gelirse o tarafa yönelir. Bu kalp ya tedavi edilip iyileşecek ya da kendi haline terk edilerek ölü kalp haline gelecektir. Bu kalbin iyileşmesinde veya ölü kalp haline gelmesinde, hakka karşı teslimiyeti, günahlar karşısında sabrı, itaatlere bağlılığı, ihlası, tevekkülü, tevazusu, arkadaş çevresi, işi, ticareti, ailesi etkili olacaktır. Çünkü bu saydıklarımız kalbin hal değiştirmesinde büyük rolü olan etkenlerdir.
Allah (ac) bu üç çeşit kalbi şu ayette bize bildirmiştir:
‘’Senden önce göndermiş olduğumuz tüm resul ve nebiler, (Allah’ın kitabını okumaya başladığı zaman mutlaka şeytan, onun okunmasına bir şeyler karıştırmak istemiştir.
Allah şeytanın karıştırmaya çalıştığı (vesvese ve zanları) giderir, sonra da ayetlerini muhkem kılıp sağlamlaştırır. Allah, Alim ve Hakim olandır. Allah şeytanın araya katmak istedikleriyle, kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri katı olanları fitneye düşürmek için (böyle yapar). Şüphesiz ki zalimler (haktan) uzak bir ayrılık içerisindeler.(Ayrıca) kendilerine ilim verilenlerin bu (Kur’an’ın) Allah’tan gelen bir hak olduğunu bilmeleri, ona iman etmeleri ve kalpleri tevazuyla onun (hükümlerine teslim) olsun diye (böyle yapar). Şüphesiz ki Allah iman edenleri dosdoğru yola hidayet eder.’’ (Hac,52-54)
Bu şekilde kalbin üç halini tanımış olduk. Kalbin hallerini etkileyen unsurlara bir sonraki sayıda devam edeceğiz inşeAllah. ‘’Rabbimiz! Kalplerimizi hakka tabi olan kıyamet gününde sahibini felaha erdiren kalplerden eyle. Allahumme amin.
Sözümüzün sonu Alemlerin rabbine hamd etmektir. Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.
Asrı Saadet Dergisi 1. Sayı 2024
Rahmi Özdemir