featured
  1. Haberler
  2. Dergi
  3. LA İLAHE İLLALLAH

LA İLAHE İLLALLAH

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bismillahrrahmanirrahim

“La İlahe İllallah” anlatmaya kelimelerin kifayetsiz kaldığı, anlam ve muhtevasının geniş olduğu bir kelimedir. Lakin günümüzde bu kelime insanlar tarafından anlamı yitirilmiş, içi boşaltılmış kuru birkaç sözcük olmuştur.

Bu, uğruna peygamberlerin gönderildiği, uğrunda çetin mücadelelerin verildiği, kanların akıtıldığı bir kelimedir. Bu kelime batıl sistem ve ideolojilerin korkusudur. Küfürde azgınlaşanların asla duymaya dahi tahammül edemedikleri mübarek bir kelimedir.

Gerçek anlamda iman edenlerin, şeref buldukları, haysiyet kazandıkları, derece bakımından en alttan en üst mertebeye çıkaran ve mahlukatın içinde sonsuz hayat bulduğu mübarek kelime…

La İlahe İllallah kelimesi tevhidin bütün yönlerini kapsar. “La İlahe İllallah” diyen bir kimsenin Uluhiyyet Tevhidinde Allah ‘ı birlemesi gerektiği gibi, bu sözü söyleyenin Rububiyet Tevhidinde ve İsim ve Sıfatlarında da Allah ‘ı (cc) birlemesi gerekir.

Fakat bu kelime daha çok Uluhiyet Tevhidini gerekli kıldığından ötürü bu kelimenin anlamını ve muhtevasını Uluhiyyet Tevhidinden hemen sonra zikretmeyi uygun gördük.

“La İlahe İllallah” Tevhiddir. Tevhidin özüdür. Bu kelimeyi söyleyen bir kimse Allah ‘ı birlemelidir. Bu kelimeyi söyleyen bir kimse bazı şeyleri reddetmiş ve bazılarını kabul etmiştir. Bu kelime “nefiy/red” ve “ispat/kabul” ‘den oluşmaktadır. Bu kelime kulluğu, ibadeti herkesten ve her şeyden nefyederek, yalnızca Allah’a (cc) has kılar.

La; hayır, yoktur

İlahe; İlah

İllallah; Yalnızca Allah vardır, demektir.

Bu kelimeyi telafuz eden bir kimse öncelikle ilah olmadığını söyler. Sonra ilah olarak yalnız Allah vardır demiş olur. Bir kimse bu kelimeyi ne kadar telaffuz ederse etsin, Allah ‘ın dışında başka ilahlar edinmişse bu kelimeyi çokça söylemenin sahibine hiçbir faydası olmaz. Bu sözü sarf eden kimsenin duasını, tevbesini, genel olarak ibadetlerin hepsini, hüküm yetkisini Allah ‘a sarf edip vermedikçe iman etmiş olmaz. La İlahe İllallah ‘ın manası:

“La ma’bude bihakkın illallah”

“Allah ‘ın dışında ibadeti hak eden kimse yoktur.”

“La ilahe illallah” boş, kuru bir söz değildir. İnsanların bu kelime ile İslama girmeleri, bu kelimenin ehemmiyetine, anlamının önemine ve faziletine delildir. Bu nasıl bir kelimedir ki insanlardan bir kimse onu telaffuz ettiğinde müslüman olabiliyor?

Bu kelimeyi söyleyen bir kimsenin Allah ‘ın dışındaki ilahları reddetmesi gerekiyor. Aslında bu kelime bizlere şunu apaçık ortaya koymaktadır. Demek ki Allah ‘ın dışında ilahlaştırılan varlıklar varmış ki; Rabbimiz önce onların reddedilmesini istiyor. Allah (cc) hak olan ilahtır. Lakin insanlar yalnızca Allah ‘a sarf etmeleri gereken ibadetleri başka varlıklara da sarf ettiklerinde, kendileri kabul etse de etmese de onları ilah edinmiş oluyorlar.

Kim Allah ‘tan başkasından yardım istiyor, ona dua ediyor, karşısında secde ediyor, tevbesini ona yapıyor, şifa vereceğine inanıyor, şefaat talep ediyor ya da hakimiyet yetkisini Allah ‘tan başka varlıklara veriyorsa onu ilah edinmiş olur. Çünkü bunlar ibadettir. İbadetler ise ancak Allah ‘a (cc) yapılır.

La İlahe İllallah ‘ın İki Rüknu Vardır:

A-) Nefy / Red;

Bu kelimede asıl nefyedilen-reddedilen şey, Allah‘ın (cc) dışında ibadet edilen ilahlardır. Allah (cc) bu kelimede ilahları mutlak olarak reddetmemiştir. Bilakis batıl ilahlar vardır. Lakin bu kelimede Allah‘ın dışındaki ilahların ibadeti hak etmediği onlara bu ibadetlerin sarf edilemeyeceği açıktır. Bizler Kur’an-ı Kerim ‘e baktığımızda Rabbimiz gerek putlar için gerek heva vb. şeyler için ilah demiştir.

“Hevasını ilah edineni görmedin mi?” (Câsiye / 23)

Tarih boyunca insanlar tarafından bazı ilahlaştırılan şeyler olmuştur; “İnsanlara, cinlere, hayvanlara, güneşe, aya, yıldızlara, taşa, toprağa, putlara, ağaçlara, ateşe, meleklere, nebilere, hevaya” tapan ve onları ilah edinen toplumlar gelmiştir.

Bir kimsenin İslam dairesi içine girebilmesi için bütün ilahları reddetmesi gerekiyor. İman önce reddetmekle başlar. Önce Allah ‘ın dışında kabul edilen ilahlar, azgınlaşan tağutlar reddedilir, sonra tek olan Allah (cc) ilah olarak kabul edilir. Bu şekilde iman gerçekleşmiş olur.

“La İlahe İllallah” kelimesinde olduğu gibi şu ayette Allah ‘a imanın oluşması için önce inkârı gerekli kılar.

“Kim Tağut ‘u inkâr eder ve Allah ‘a iman ederse sapasağlam bir kulpa yapışmıştır.” (Bakara / 256)

Gerek La İlahe İllallah ‘ta olduğu gibi ve gerekse bu ayette önce red etmenin olmasının hikmeti elbette ki büyüktür. Birçok ilah ile beraber Allah ‘a iman olmaz. İlahları reddetmeyen bir kimse hiçbir zaman Allah ‘a iman edemez. İmanın oluşması için öncelikle kulun bütün pislik ve necasetlerden arınması gereklidir.

Gerek La İlahe İllallah ‘ta olduğu gibi ve gerekse bu ayette önce red etmenin olmasının hikmeti elbette ki büyüktür. Birçok ilah ile beraber Allah ‘a iman olmaz. İlahları reddetmeyen bir kimse hiçbir zaman Allah ‘a iman edemez. İmanın oluşması için öncelikle kulun bütün pislik ve necasetlerden arınması gereklidir.

Günümüzde La İlahe İllallah diyen, ama bu sözün gereği olarak diğer ilahları reddetmeyen insan manzaraları şöyledir;

  • Kişi hastalanınca, evlenemeyince veya çocuğu olmayınca soluğu falan türbede alıyor.
  • Zor anında’’ Yetiş! Ya Abdulkadir Geylani ‘’diyor.
  • Günahkâr olduğunu düşününce falanca şeyhe tevbe vermeye gidiyor.
  • Allah (cc) kendisine izin vermediği halde helal ve haramların yerini değiştiriyor.
  • Allah‘ın kanunları dışında kanunlar yapıyor.
  • Halk tabakası bu Allah‘ın kanunları dışında kanunlar üretenleri, destekleyip onların bu cürümlerine ortak oluyorlar.

Bu ve benzeri küfür amelleri yapıldıktan sonra La İlahe İllallah kelimesinin çokça telaffuz edilmesinin bir anlamı yoktur.

B-) İspat / Kabul;

“İllallah” diyerek ancak tek ilahın Allah olduğunu ispat etmek, bu kelimenin ikinci rüknûdur. İllallah diyen bir kimse artık yalnızca ilah olarak Allah ‘ı kabul etmiştir.

La İlahe İllallah kelimesinin mertebeleri, gerekleri, rükûnları, şartları ve onu bozan unsurları vardır.

La İlahe İllallah ‘ın Mertebeleri;

İbnul Kayyım bu kelimenin mertebelerini şöyle sıralamıştır:

1-) Bu kelimenin dil ile telafuz edilmesi gerekir.

2-) Bu kelimeyi telaffuz eden kimse onun gereklerini bilip, öyle itikat etmesi gerekir.

3-) Bu kelimeyi telaffuz edip, İslam dairesine girip, müslüman olan kimsenin çevresini bu konuda haberdar etmesi, müslüman olduğunu duyurması gerekir.

4-) Bu kelimeyi telaffuz eden kimse onun gerekleriyle amel etmeli, insanlara bunun davetini yapmalı ve onunla hükmetmelidir.[1]

[1] ‘’Şurutu La İlahe İllallah’’

La İlahe İllallah ‘ın Gerekleri;

Bu kelime dil ile telaffuz edildikten sonra gerektirdiği şeylerle amel edilmelidir. Yalnız Allah ‘a ibadet edilip, emirlerine boyun eğilmelidir. Rasulüne muvafakat göstermeli, müşrik, kafir kimselerden ve onların küfür ve şirk fiillerinden teberri edilip, uzak durulmalıdır.

1-) Söz; Bu kelimenin dil ile telaffuz edilmesi gerekir. Bir kimse kalbiyle inandığı halde, bu kelimeyi diliyle telaffuz etmedikçe iman etmiş olmaz. Bu kelimeyi söylemek kişinin canını ve malını güvence altına alır.

Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki;

“İnsanlar La İlahe İllallah deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum.” (Buhari / Müslim)

Bu kelimeyi söylemeyenler için özür söz konusu değildir. Ancak dilsiz, kekeme, yabancı olup dilinin bu kelimeyi telaffuz edememesi vb. sınıf insanlar bundan muaf olurlar.

2-) İtikat; Bu kelimeyi telaffuz eden bir kimsenin bu kelimeye inanması, doğruluğunu kabul etmesi ve bu kelimeyi sevmesi gerekir.

Diliyle bu kelimeyi telaffuz edip, kalben itikat etmeyenler münafıklardır.

3-) Amel; Bu kelimeyi dil ile söyleyip, kalple itikat edildikten sonra organlarla amel edilmesi gerekir. Bu kelimeyi dil ile söyleyip, kalpleriyle itikat edenler, fakat amel yapmayanlar kafirlerdir.[2]

[2] Bu meselenin tafsilatı ileride gelecektir.

Şart ve Rükûn ;

La ilahe illallahın şartlarını zikretmeden önce şart ve rükûn nedir, kısaca bunu izah edelim.

Rükûn; O, esas olanın içinde bir parça bir cüzdür. Ve o parça olmadan esas-asıl olan da kesinlikle yerine gelmez.

Şart; O, esas olanın dışında olan bir parça, bir cüzdür. Ve o parça olmadan esas-asıl olan kesinlikle yerine gelmez.

Bu iki kavram içinde şu misali vermemiz meseleyi anlaşılır kılacaktır. Namaz ibadetinin şartları ve rükûnları vardır. Namaz fiilinin içinde yer alan farzlar için namazın rükûnları denir. Namaz fiilinin dışında yer alan, namaza hazırlık babından mutlak surette yerine getirilmesi gereken farzlar için ise namazın şartları denir.

Mesela; namaz fiili içinde yer alan kıyam, ruku, secde, fatiha suresini okumak vb. bunlar namazın içinde yer aldığından ötürü ve kesinlikle bunlardan herhangi bir tanesinin terkedilmesi söz konusu olmadığından dolayı rukûn olan parça, eksiltildiğinde asıl olan namaz fiili bozulmuş olur.

Namaz fiilinin dışında yer alan, namaza hazırlık babında mutlak suretle yerine getirilmesi gereken; abdest almak, kıbleye yönelmek, niyet vb. farzlar yerine getirilmediği sürece, herhangi bir tanesi dahi terkedildiğinde asıl olan namaz fiili bozulmuş olur.

Namazı secdesiz veya rukusuz kılmak bir rüknü terketmek olduğundan dolayı namazı bozar. Veya namazı kıbleye yönelme şartını yerine getirmeden kılmakta aynı şekilde namazı bozar.

La İlahe İllallah ‘da böyledir. Rükûnları ve şartları vardır. Onun şartları rükûnlarına göre daha geniş ve çoktur. Bundan ötürü özellikle onun şartları üzerinde durmak istiyoruz.

Asrı Saadet Dergisi 4. Sayı 2025
Muhammed Ceylan

LA İLAHE İLLALLAH
Yorum Yap
Giriş Yap

Asri Saadet Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!