Bizleri gönderdiği elçisini tanımak ve anlamak için bir kez daha buluşturan Rabb’imize hamd olsun. Kendisini tanımamız, anlamamız ve tabi olmamız için görevlendiren Hz. Muhammed (sav)’e salat ve selam olsun.
Önceki yazılarımızda Peygamber (sav)’in gönderildiği ve Allah (ac)’ın “Cahiliye toplumu” dediği Mekke toplumunun sosyal, siyasi ve İbadi yaşantıları hakkında birtakım bilgiler vererek bu noktalarda günümüz toplumuyla kıyas yapmıştık. Allah (ac) nasip ederse bugünkü yazımızda da Allah Resulü (sav) ‘in nesebi, doğumu, çocukluğu ve gençliği ve evliliğine dair konuşacağız.
Allah Resulü (sav) ‘in nesebi
Allah Resulü (sav) ‘in nesebi yani soyu İbrahim (as)’a kadar dayanmaktadır. Biz konuyu çok fazla uzatmama adına tafsilata girmeden Allah Resulü (sav) ‘in hayatında önemli bir yere sahip olan dedesi Abdulmuttalib’i, Abdulmuttalib’e bu lakabı veren Muttalib ve Haşimoğluları ailelerini tanımak için öncelikle Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib’in babasından kısaca bahsetmemiz gerekir.
Allah Resulü (sav) ‘in dedesi olan Abdulmuttalib’in babasının adı Haşim bin Abdümenaf ’tır. Haşim bin Abdümenaf ticaretle uğraşan Mekke’nin ileri gelenlerinden biri olan saygın ve öncü bir kimseydi. İşi gereği zaman zaman ticaret yolculuğuna çıkardı. Yine çıkmış olduğu bir ticaret yolculuğunda uğradığı Medine’de Selma binti Amr ile tanışmış ve onunla evlenmişti. Bir müddet Medine ‘de kaldıktan sonra ticaret yolculuğuna devam ederek Filistin bölgesine gitmiş ve Filistin bölgesinde hastalanarak orada vefat etmiştir. Eşi Selma binti Amr’ın bu evlilikten bir çocuğu olmuştur. Selma binti Amr doğan çocuğunun saçlarındaki beyazlıktan dolayı ona “Şeybe” ismini vermiştir. Şeybe 7-8 yaşlarına kadar Medine’de yaşamıştır.
Haşim bin Abdümenaf ’ın çıkmış olduğu ticaret yolculuğunda vefat etmesinden sonra Haşim bin Abdümenaf ‘ın kardeşi olan Muttalib Mekke’de yönetime geçmiştir. Muttalib ’de abisi Haşim bin Abdümenaf gibi Mekke halkı tarafından sevilen ve sayılan bir kimseydi. Muttalib abisi Haşim bin Abdilmenaf ‘ın Medine’de Selma binti Amr ile yaptığı evlilikten haberdar değildi. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra abisi Haşim bin Abdülmenaf ‘ın Medine’de Selma binti Amr ile evlendiğini ve bu evlilikten de bir yeğeninin olduğunu haber alan Abdulmuttalib onları tanımak ve onları Mekke’ye getirmek için o dönem adı Yesrib olan Medine’ye gider.
Medine’ye gelen Muttalib Abisinin eşi Selma binti Amr ve 7-8 yaşlarında olan yeğeni Şeybe ile tanışır. Daha sonra Selma binti Amr’ dan izin alarak yeğeni Şeybe’yi Mekke’ye getirir. Yeğeniyle beraber Mekke’ye döndüğünde Mekkeliler Muttalib ’in yanında bulunan Şeybe’yi Muttalib ‘in kölesi zannederek ona Muttalib ‘in kölesi anlamına gelen “Abdulmuttalib” şeklinde hitap etmişlerdir. Dolayısıyla Şeybe o günden sonra artık Abdulmuttalip ismi ile anılmıştır. Abdulmuttalib Mekke’de büyümüş ve amcası Muttalib vefat ettikten sonra Mekke yönetimine geçmiştir. Abdulmuttalib de babası Haşim bin Abdümenaf ve amcası Muttalib gibi Mekke halkından kabul görmüş sevilen ve sayılan biri olarak şerefli bir konuma sahip olmuştur.
Bizler Allah Resulü (sav) ‘in dedesi olan Abdulmuttalib hakkında çok önemli olan iki kıssayı inceleyeceğiz İnşaallah. Allah Resulü (sav) doğmadan önce gerçekleşen bu kıssalarla Allah (ac)’nin Arapların ve diğer tüm insanların dikkatlerini Mekke’ye çektiğini ve burada bu aileden gelecek olan elçisine zemin hazırladığını görüyoruz. Şimdi bu kıssaları kısaca hatırlayalım;
1- Zemzem Kuyusunun Bulunması
İbrahim (as) zamanında ortaya çıkan zemzem suyu, Mekke’deki iç savaş ve çatışmalardan dolayı üzeri kapatılarak yeri unutulmuş ve uzun yıllar bulunamamıştır. Allah Resulü (sav) ‘in dedesi Abdulmuttalib zemzem kuyusu ile ilgili üst üste rüyalar görmüş ve rüyasında bir nokta ’ya işaret edilerek oranın kazılması istenmiştir. Daha sonra rüyasında tarif edilen yeri kazarak uzun yıllar bulunamayan zemzem kuyusunu bulmuştur. Bu olay Abdulmuttalib’ ın toplum içerisindeki itibarını ve saygınlığını daha fazla arttırmıştır.
2-Fil vakıası
Fil vakıası Allah Resulü (sav) ‘in doğumundan yaklaşık 50 gün veya 2 ay önce gerçekleşmiş bir olaydır. Öyle ki Mekke toplumu aralarında bir meseleden bahsederken o meselenin zamanını “Fil vakıasından önce” veya “Fil vakıasından sonra” diyerek ifade ediyorlardı. Bu durum Fil vakıasının Mekke toplumunun da hayatında önemli bir yere sahip olduğunu bizlere açıkça gösteriyor. Allah (ac)’ın kitabına da konu olan fil Vakıası şöyle gerçekleşmiştir.
Dönemin Yemen valisi olan Ebrehe İnsanların Kabe’ye yönelmesinden ve buna bağlı olarak Mekke’nin bir ticaret merkezi haline gelmesinden dolayı çok rahatsızdı. Bunun önüne geçmek için Yemen’de çok ihtişamlı bir kilise yaptırdı. Bu kiliseyi yapmasındaki amacı, insanların Kabe’ye yönelmelerini ve buna bağlı olarak Mekke’nin ticaret merkezi olmasının önüne geçerek, ticareti Yemen’in başkenti olan Sana’ya çekmekti. Ancak ihtişamlı bir klise yapmasına rağmen İnsanların Kabe’ye olan rağbetleri azalmamış Mekke’de hala bir ticaret merkezi konumundaydı. Bunun üzerine bir plan yaptı. Ebrehe yapmış olduğu plana göre Kabe’yi yıkacak ve Kâbe yıkıldıktan sonra da insanlar kendisinin yapmış olduğu ihtişamlı kiliseye yönelecek ve böylelikle ticaretin kalbi artık yemen de atacaktı.
İçerisinde fillerinde bulunduğu büyük bir ordu hazırlayan Ebrehe Kâbe’ye doğru harekete geçti. Yolculukları boyunca önlerine çıkan değerli şeyleri de ganimet olarak alıyorlardı. Kabe’ye düzenlenecek saldırı öncesinde Kabe’ye yakın bir bölgede konaklamak için durdular. Yol boyunca aldıkları ganimetler içerisinde Abdulmuttalib’in de 100 devesi bulunuyordu. Ordunun konakladığı haberini alan Abdulmuttalib ordunun konakladığı yere gelerek Ebrehe den kendisine ait olan 100 deveyi isterken aralarında şu meşhur diyalog geçmişti.
Abdulmuttalib “bana ait olan 100 devemi almışsın onları tekrar almaya geldim.” Ebrehe Mekke’nin lideri olan Abdulmuttalib’in bu talebi karşısında çok şaşırmıştı
Ebrehe “Ben Mabedini yıkmaya geldim sen ise kendi develerinin derdine düşmüş develerini istiyorsun” dedi. Bunun üzerine Abdulmuttalib “Ben develerimin sahibiyim develerimi koruyorum O mabedin de bir sahibi var Orayı koruyacaktır” diyerek Ebrehe’ye tarihi bir cevap vermişti.
Bu diyalogdan sonra Ebrehe Kabe’yi yıkmak için harekete geçmiş ve sonrasında Rabbimizin gönderdiği Ebabil kuşları karşısında Ebrehe ‘nin O devasa ordusu hezimetine uğramıştı. Rabbimiz bu Vakıayı bizlere Fil suresinde şöyle bildiriyor.
“Rabbinin fil sahiplerine yaptığını görmedin mi? Onların (Kâbe’yi yıkmak için) kurdukları düzeni boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine Ebabil kuşlarını gönderdi. Onlara pişirilmiş çamurdan taşlar atıyorlardı. Onları yenilmiş ekin yaprağı gibi (darmadağın) etti.” (Fil suresi 1-5)
Allah Resulü (sav) doğmadan önce gerçekleşen bu iki olay bütün dikkatleri Kabe’ye ve Abdulmuttalib ailesinin üzerine çekmişti. Abdulmuttalib yapmış olduğu evliliğinde bazı kayıtlara göre 10, bazı kayıtlara göre de 13 oğlu olmuştur. Kaynaklardan öğrendiğimiz kadarıyla Abdulmuttalib’in 4 oğlu Hz. Hamza, Hz. Abbas, Ebu Talip ve Ebu Leheb Allah Resulü (sav)’in Peygamberlik dönemine kavuşmuş bunlardan sadece Hz. Hamza ve Hz. Abbas Allah Resulü (sav)’ e iman etmiştir.
Abdulmuttalib oğullarından Abdullah’ı Vehb’in kızı Amine ile evlendirmiş ancak Peygamber’in babası Abdullah Peygamberimiz (sav)’ in doğumundan yaklaşık iki ay önce vefat etmiştir. 570 veya 571 yılında öksüz olarak doğan peygamberimiz (sav) 4-5 yaşına kadar sütannesi Halime’nin yanında, bundan sonra da annesi Âmine’nin yanında kaldı. Peygamberimiz (sav) 6 yaşında iken annesi onu akrabalarıyla tanıştırmak ve babası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmek için Medine’ye götürdü. Âmine Mekke’den dönerken Ebva denilen yerde hastalanıp vefat etti ve orada toprağa verildi. Bu sırada yolculukta kendileriyle birlikte olan Ümmü Eymen Peygamberimiz (sav)’ i Mekke’ye ulaştırarak dedesi Abdulmuttalib’e teslim etti. 2 yıl boyunca da dedesinin yanında kalan Peygamberimiz (sav) henüz 8 yaşındayken de dedesi vefat etti
Abdulmuttalip vefatından kısa bir süre önce torununun Ebu Talip in yanında kalmasını istemişti. Bundan dolayı Peygamberimiz (sav) dedesinin vefatından sonra Ebu Talibin yanına yerleşmiştir. Ebu Talib yeğeni yanında bulunduğu sürece onu himaye etmiş öz çocuklarından ayırmamıştı. Peygamberimiz (sav)’ e risalet görevi verildikten sonra da peygamberimizi korumaya devam etmiş onu yalnız bırakmamıştır. Ebu Talib risalet’in 10 yılında vefat etmiştir.
Bu tarihi kayıtları kaleme almamızın sebeplerini şöyle sıralayabiliriz.
** Peygamber ‘imiz (sav) zor bir çocukluk dönemi geçirmiştir Öksüz bir bebek olarak bu Dünya’ya gelen Peygamber (sav) daha anne sevgisine alışmadan süt anneye verilmiştir. Süt anneden ayrıldıktan sonra 1 veya 1,5 yıl sonra Annesini de kaybederek henüz 6 yaşında hem öksüz hem de yetim olmuştur. Daha sonra dedesiyle kalmaya başlayan Peygamber (sav) dedesine daha alışamadan dedesini de kaybederek Amcası Ebu talibin evine yerleşmiştir.
Şöyle bir düşünün empati yapın öksüz olarak doğuyor anne sevgisine hasret kalıyorsunuz 1 veya 1,5 yıl Annenizle kaldıktan sonra annenizi de kaybederek dedenizle yaşamaya başlıyorsunuz, bu da iki yıl sürüyor sonra dedeniz vefat ediyor bundan sonra 6 veya 8 çocuğu olan amcanızın evine yerleşiyorsunuz.
Günümüzde bazen bir yoğunluğumuzdan dolayı çocukları amcalarına bıraktığımız zaman hem bizler hem çocuklar zaman zaman da amcalarının evi huzursuz olabiliyor. Ancak baktığımız zaman Peygamber (sav) 8 yaşından 25 yaşına (evleninceye) kadar amcasında kalmıştır. Bu süreç her birimiz için imtihan olunmanın örnekliğini ortaya koymaktadır.
Rabbimiz Bakara suresinde buyurdu ki;
“Andolsun ki sizleri biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve meyvelerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! “ (Bakara suresi 155. Ayet)
Ayrıca Rabbimiz bu şekilde kendisine görev vereceği Resulünü, Habibini dünyevi hiçbir sevgiye sırtını dayamaması noktasında da eğiterek onu kendi sevgisi, kendi himayesi ve kendi korumasına hazırlamıştır. 25 yaşına kadar Annesinin, süt Annesinin, Dedesinin ve Amcasının evleri olmak üzere toplam 4 evde yaşatmıştır. Rabbimiz bu zorlu sürecin sonunda Peygamberimiz’ i (sav) kendine elçi, resul ve habibi olarak seçerek Peygamberimize (sav) yüksek derece şeref ve itibar vermiştir.
Rabbimiz Duha suresinde buyurdu ki;
“Sen bir yetimken seni bulup barındırmadı mı? Sen (Kitap’ı ve imanı) bilmezken sana doğru yolu göstermedi mi? Bir fakirken seni zengin kılmadı mı?” (Duha suresi 6-7-8)
Yazımızın son bölümünde peygamber’ in (sav) çocukluğunda ve gençliğindeki bazı önemli meselelerden bahsedeceğiz. 10 yaşına kadar ki çocukluk döneminden bahsetmiştik.
Peygamber (sav) 12 Yaşındayken amcası Ebu Talip ile beraber Şam’a giden bir ticaret kervanına katılmıştı. Bulundukları ticaret kervanı Şam yakınlarında Busra denilen bir kasabada da konakladığında Busra’da asıl adı Cercis olmasına rağmen Bahira ismiyle meşhur olan bilgin bir rahip Peygamber (sav)’ i ve ondaki Peygamberlik alametlerini fark etmişti. Oysaki Bahira daha önce de gelip geçen Kureyş kervanları olmasına rağmen onlarla hiç ilgilenmemişti. Peygamber (sav)’ i ve ondaki Peygamberlik alametlerini fark eden Bahira Ebu Talibe yeğeninin beklenen son peygamber olduğunu gidecekleri Şam bölgesinde bunun fark edilmesi halinde yeğenine zarar verilebileceğini söyleyerek onu Şam’a götürmemesini söylemişti. Ebu Talip de bu uyarıyı dikkate alarak Şam’a gitmekten vazgeçerek yeğeniyle beraber Mekke’ye geri dönmüştü.
Peygamber (sav) 15 Yaşındayken Arap kabilelerin kendi aralarında yaptıkları ve Siyer tarihinde Ficar harbi olarak bilinen bir harbe katılmıştır. Bu harp haram aylarda yapıldığı ve Harem bölgesinin hürmetinin çiğnenmesinden dolayı Ficar harbi olarak adlandırılmıştır.
Peygamber (sav) 20 Yaşındayken Mekke’nin yaşlılarından ve saygın kişilerinden biri olan Abdullah B. Cüdan’ın evinde Hılful Füdul adında bir anlaşmaya katılmıştır. Türkçe karşılığı Fazilet anlaşması olan Hılful Füdul Mekke’de ve Mekke dışında gelenlerin arasında bir kimse zulme uğradığında Ondan bu zulmü uzaklaştırmak için gerçekleştirilen bir sözleşmenin adıdır. Peygamber (sav) kendisine peygamberlik görevi verildikten sonra da bu anlaşmadan övgüyle bahsetmiştir.
Peygamber (sav) 25 Yaşındayken Haticebinti Huveylid’inŞam’a ticaret için giden kervanında sorumlu olarak çalışmıştır. Kervan Mekke’ye döndükten sonra Hatice annemiz ile evlenmiştir. Peygamber (sav) evlendiğinde 25 Hatice annemiz de 40 yaşındaydı. Peygamber (sav)’ in Hatice annemiz ile yaptığı evlilikten 6 çocuğu olmuştur bunlar; Kasım, Zeynep, Rukayye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah’tır. Peygamber (sav)’ in erkek çocukları henüz küçük yaşlarda vefat etmiş, kız çocukları ise babalarının Peygamberlik dönemine yetişmiş ve Müslüman olmuşlardır. Peygamber (sav)’ in kızı Hz. Fatıma hariç diğer kızları Peygamber (sav) hayattayken vefat etmiş Hz. Fatıma annemiz ise babasının vefatından kısa bir süre sonra vefat etmiştir. Peygamber (sav) Hz. Hatice annemiz hayattayken başka bir evlilik yapmamış, diğer evliliklerini Hz. Hatice annemizin vefatından sonra yapmıştır.
Rabbimiz nasip ederse bir sonraki sayımızda da Peygamber (sav)’ in Kâbe’ nin onarımı esnasındaki hakemlik meselesini, Peygamberliğe hazırlık sürecini ve Peygamberliğin başlangıcındaki yaşanan olayları ele alacağız İnşaallah. Yazımızdaki olabilecek her türlü eksiklik ve hatalar Nefsimizdendir, Doğrular Allah ve Resulüne aittir. Bir sonraki sayımızda buluşma dileğiyle Allah’a emanet olunuz….
Asrı Saadet Dergisi 3. Sayı 2024
İbrahim Arslan